Sirtaki Kursu Fiyatları

 

SİRTAKİ KURSU FİYATLARI

Ankara Sirtaki Kursu Olarak Eğitmlerimiz Devam Ediyor. Sadece Kişiye, Aile Bireylerine ve Arkadaş Grupların

Aynı Kurum ve Kuruluşta Çalışanlara Özel Ders Olarak Verilmektedir.  Ders Program haftanın Her Günü İsteğe Göre Yapılmaktadır.

Hafta İçi Akşam Mesaiden Sonra veya Haftasonu Olmak Üzere Uygun Gün ve Saatler Belirlenmektedir.

SİRTAKİ ÇEŞİTLERİ 

( Zeybekiko Zorba Hasapiko )

Dört ve Üzeri Grup Sayılmaktadır. Her Birey İçin 900 TL Alınır.

Her Sirtaki Çeşidi İçin 6 Saatlik Özel Ders Programı Uygulanır.

1.5 Saatten 4 Ders Olarak Yapılır.

Haftada Bir veya İki Ders İsteğe Göre Yapılır.

6 Saatlik Özel Ders Fiyat 1.800 TL'dir Tek veya Çift Kişilik

S İ R T A K İ

Bugünkü Yunanistan topraklarında Osmanlı egemenliğinin kurulması, Dimetoka'nın 1361 yılında alınmasıyla başlar ve 1461 senesinde Mora'nın fethi ile büyük ölçüde tamamlanır. Bu dönem tarihçiler tarafından "Proti Turkokratia" (Yunanistan'da ilk Osmanlı egemenliğinin kurulması) olarak adlandırılır. Bu Tarihten 1821 Yunanistan'ın Osmanlıdan ayrılmasına kadar olan süreçte Omanlı Milleti olarak Bayrağımızın altında Yağmacı Barbar Romalıların zülmüne karşı güvenle ve huzurla yaşamışlardır. Öyleki Osmanlı Devleti, yaklaşık 500 yıl boyunca kendi milletinden olan Tarihsel ve Kültürel Zenginliğe Sahip Yunanlıların dilini, dinini ve diğer kültürel zenginliklerini koruyup günümüze taşımıştır. Bugün Ara Sırada Bize Kafa Tutmaları Bir Türlü Güçlü Bir Devlet Olamadıkları ve A.B. Fonlarıyla Ayakta Kaldıklarının Ezikliğini Bastırmak İçindir. Yoksa 500 Yıl Önce Olduğu Gibi Atına'nın Göbeğine Türk Bayrağını Dikmek Bir Tabur Türk Askeri Birliğine Bakar... Yada Iki TİHA'amız Bile Yeterli... Bugün Yunanistan Türk Korkusundan Dolayı Amerika ve İsrail'in İşgali Altında... Birçok Önemli Adalarını İsraill'e Sattıklarını Biliyoruz.. Bu Stratejik Adalarını Türklere Karşı Bu Güçlere Peşkeş Çektiklerini ve Bunu Kamufle Etmek İçin Ege Denizinde Balıkçılarımızı Rahatsız Etmeleri Aslında İçinde Bulundukları Çıkmazın Sonucu... Bugün Ne İsrail'e Ne ABD'ye Topraklarımızdan Çıkın Diyemiyorlar.. Çünkü Bu Ülkelerin Verdiği Paralarla Borç Batağındalar... Şu Bir Gerçek Tarih Yine Tekerrür Edecek Dün Barbar Romalıların Zülmünden Kurtarıp 500 Yıl Bayrağımız Altında Koruyup Günümüze Taşıdığımız Yunanlıları Bugün Barbar Roma'ın Devamı Olan ABD ve İsrail'in Elinden Kurtaracak ve Geleceğe Taşımak Yine Biz Türklere Görev Düşecek.  1000 Yıllık Dünyayı Yönetme Tecrübemiz Bunu Bize Söyletiyor...

Sirtaki Yunan folklörünün ayrılmaz bir parçası haline gelen bir dans türüdür.  Osmanlı döneminde İstanbul'da oynanan

"Hasapiko" (kasap) dansından doğmuştur. Hasapiko ağırlıklı olarak İstanbul'un  Fener ve Balat semtlerinde kasap loncaları

 arasında doğdu ve 1900'lü yılların başına kadar kasap loncalarında popülerliğini korudu. Ancak İstanbul'da günlük yaşamdan

kesitler sunan bir eserde, kasapların hayvanları kesmeden önce bir tür vicdan rahatlatma ritüeli olarak hayvanların etrafında

döndükleri, önlerinde diz kırıp çöktükleri bir oyun türü. O dönemde İstanbul kasaplarının çoğu Arnavut olduğu halde,

Hasapiko'nun niçin bir Yunan dansı olarak ünlendiği ise başka bir muammadır. Tıpkı Türk Mutfağına ve Yaşam Kültürüne sahip

çıkmaya çalıştıklar gibi. Bizim Kahvemizden tutun hamam tellak cacık döner (greek gyro) iskender kebabı güveç zeytin yağlı

dolma nargile lahmacun lavaş yoğurt baklava lokum rakı (uzo) hacivat karagöz Türk izci köpeği zagar oya dantel Türk Doktoru

Hulus Behçet'in bulduğu behçet hastalığını Yunanlıların bulduğunu iddia etmelerine kadar ve daha niceleri... belli ki bize hasret

çekiyorlar. Yunanlıların kültürel yörüngemizde bir uydu gibi yaşamaya çalışmaları cazibe merkezimizden hala çıkamadıklarını  

gösterir.  Eski milletlerimizden olan Yunanlıların geçmişte olduğu gibi tekrar Şanlı Türk Bayrağı altında Güçlü Türk Milleti

ile birlikte yaşamayı özlemledikleri anlaşılıyor.  Ne diyelim.. Türk dostu olmak Türk sevgilisi olmak her millete nasip olmaz.. 

Sirtaki ve Hasapiko : İsimlendirme konusunda, özellikle de Yunan olmayanlar arasında ciddi bir kavram kargaşası söz

konusudur. Sirtaki sözcüğü 1960'lı yıllarda kullanılmaya başlamıştır. O yıllara kadar asıl kullanılan sözcük Hasapiko ve onun

türevleridir; Hasapiko Argo (Ağır Kasap), Hasapiko Grigoro (Hızlı Kasap) ve Hasaposerviko (Sırp Kasabı) gibi. Sirtaki sözcüğü, bir

diğer Yunan dansının adı olan Sirto sözcüğüne, Yunanca'da küçültme ve şirinleştirme eki olan -aki soneki eklenerek elde

edilmiştir. Bu yeni isimlendirmeye Hasapiko'da yapılan bir değişiklik nedeniyle ihtiyaç duyulmuştur. Hasapiko Argo aynı ritimle

başlayıp biten yavaş bir danstır. Ancak özellikle Theodorakis ve Hacıdakis gibi bestecilerin 1960'lı yıllarda geleneksel Yunan

müziklerine getirdikleri yeni yorumlarla birlikte, geleneksel Yunan dansları da bu dönemde belli bir değişime uğramıştır. Ağır

bir ritimle başlayan Hasapiko Argo belli bir noktadan sonra giderek hızlandırılmaya başlamıştır. Bu yeni türü saf Hasapiko'dan

ayırmak için Sirtakisözcüğü türetilmiştir. Sirtaki, Hasapiko Argo ile başlayan ama bir süre sonra hızlanan dansın adıdır. Sirtaki

hem Hasapiko'ya bağlıdır hem de ondan bağımsızdır. Öte yandan, bu isimlendirmeleri karmaşık hale getiren şey çeşitli

kesimlerin bu danslar karşısındaki tutumlarıdır. Bu anlamda Sirtaki sözcüğü günümüzde bir parça aşınmıştır. Yunan kültürünün

özgünlüğü hakkında kaygı taşıyan çevreler Sirtaki sözcüğünü dejenere olmuş, içi boşaltılmış bir sözcük olarak görür ve bu

yüzden genellikle Hasapiko sözcüğünü kullanırlar. Bu kültürü fazlaca bilmeyenler ise Hasapiko Argo için bile Sirtaki

isimlendirmesini kullanırlar.

Sirtaki – Hasapiko Müziği ve Enstrümanları

Sirtaki-Hasapiko parçalarının müziksel yapısı çoğu zaman 2/4'lük bir ölçüye dayanır. Tempo genellikle 60-65 bar/dakika biçimindedir. Bu standart ölçünün yanı sıra, özellikle Sirtaki parçaları 2/4'lük Hasapiko ölçüsü ile başlayıp, 4/4'lük Hasaposerviko ölçüsü ile bitmektedir. Bu tür parçalarla dansedilirken, dansa ağır Hasapiko ritmi ile başlanır, daha sonra şarkının bir yerinde müziğe bağlı olarak yumuşak ya da sert bir geçişle Hasaposerviko'ya geçilir. Bazı Hasapiko müziklerinde, özellikle de eski parçalarda taksimia denilen uzun bir intro bölümü vardır; ancak yeni parçalardaki taksimialar çok daha kısadır, hatta kimi yeni parçalar doğrudan ritimle başlamaktadır.

Sirtaki-Hasapiko müziklerinin geleneksel enstrümanı kuşkusuz Buzuki'dir. Yunanca'daki "buzuki" sözcüğü Türkçe'deki "bozuk" sözcüğünden türemiştir; zira buzuki olarak bilinen çalgı, Anadolu'da yaygın bir şekilde kullanılan Bozuk Saz'ın küçültülmüş bir türevidir. Bozuk Türklerine aittir. Buzuki dışındaki Sirtaki-Hasapiko müzik enstrümanları arasında şunlar sayılabilir: bağlama(baglama), ud (udi), santur (santuri), kanun (kanoni), çimbalo (santurun biraz daha geliştirilmiş türevi), laternatulum (gayda), davul (daoli) ve akordeon. Yeni müziklerde bunlara org, gitar ve piyano da eklenmiştir. Sirtaki müziklerinde kimi zaman bu enstrümanlardan birkaçı, kimi zaman da tümü çeşitli kombinasyonlarla bir araya getirilerek, birlikte veya dönüşümlü olarak kullanılmaktadır. Ancak buzuki ve baglama çoğu parçada temel enstrümanlar olarak öne çıkar.

Figürler :

Sirtaki-Hasapiko, balo salonlarında büyük bir disiplin ve ciddiyetle icra edilen "avant-garde" danslardan oldukça uzak bir karaktere sahiptir. Modern batı danslarıyla kıyaslandığında, Sirtaki-Hasapiko yalın bir danstır. Ama basit değildir. Bu dansta da belli bir beceri ve ustalık gerektiren birçok karmaşık figür vardır. Bununla birlikte, çeşitli sıçrama ve bükülmeleri saymazsak, Sirtaki-Hasapiko'da bedeni çok zorlayan veya aşırı bir çeviklik gerektiren figürler çok fazla değildir. Genel olarak bakıldığında, Bu dansta öğrenilmesi zor olan şey figürler değildir; esas zorluk, bu figürlere can ve ruh kazandıracak bir tarzı ve havayı kazanma noktasında karşımıza çıkıyor. Yani Sirtaki-Hasapiko öğrenilirken üzerinde en çok durulması gereken şey estetiktir. Figürlerin bedene iyice oturup refleksleşmesi anlamına gelen estetik ise zamanla, ancak bir figür defalarca yapıldıktan sonra kazanılabiliyor.

Sirtaki-Hasapiko ve diğer Yunan danslarının figürleri üzerine pek çok araştırma yapılmıştır. Yunan halk dansları üzerine yaptıkları önemli araştırmalar ve çalışmalarla tanınan Prof. Alkis Raftis ve Dora Stratou gibi araştırmacılar çeşitli figürlerin ortaya çıkışı ve bu figürlere yüklenmiş anlamlar üzerinde hayli ilginç gözlemlerde bulunmuşlardır. Bu çerçevede ele alındığında, Sirtaki-Hasapiko figürleri üç farklı kategoriye ayrılır; coşku ve sevinç figürleri, koyverme ve dağıtma figürleri, toparlanma ve durulma figürleri. Bu figürlerin tümü aynı müzik parçasında ardışık olarak yapılabilir; öte yandan bazı parçalar belli bir figür grubuna daha uygundur.

ZORBA

Zorba"nın Yunanca’da, Türkçe’dekinden çok farklı bir anlamı var. Yaşamdan zevk almasını bilen, güçlü erkek anlamına geliyor. Zorbaların dansı Sirtakinin kökeni bildiğimiz Kasap Havası’na dayanıyor. Çok yavaş tempolu başlayan Kasap Havası ezgisinin giderek hızlandığı bir beste.

Nikos Kazancakis’in başyapıtı olarak nitelendirilecek ‘Zorba’ eseri aslında yazarın kendisiyle girdiği hesaplaşmanın, ‘kendini bulma çabasının’ bir ürünüdür. Yazar, gerçek hayatında da tanıştığı ‘Zorba’ sayesinde yaşamın farkına varmış ve bu kitapta kendi yaşamını anlatmıştır. Zorba sayesinde korkmamayı öğrenen Kazancakis yaşamanın ve sevmenin ne demek olduğunu öğrenmiştir. Kazancakis için ‘Zorba’, ‘özgürlüğün simgesidir’. Bir anlamda Zorba, Kazancakis’in yaşam kılavuzudur.

Aynı Zamanda Zorba the Greek (1964) filmi için usta Yunan müzisyen Mikis Theodorakis tarafından bestelenen şarkının adıdır. Zorba, geçmişindeki büyük acıları, hataları dansederek unutan ve hayata ancak bu şekilde tutunabilen bir adamın hikayesini anlatır. Zorba bu adamın adıdır. Filmde dansın rolü (Zorba karakterini canlandıran Anthony Quinn kadar olmasa da) oldukça büyüktür. Haliyle işin içinde dans olunca, müziğin de öneminin altını çizmek gerekiyor

Zorba da, diğer pek çok Yunan eseri gibi Türk ve Yunan kültürü arasındaki benzerliklere ışık tutar. Zorba’nın yaşlı bir Türk bilgesi olan komşusundan öğrendiklerinden bahsedilir yer yer. Tesbih de çeken, rakı da içen, kahvede tavla da atan bu kavruk tenli Girit insanlarının içimizden birileri olduğuna bir kere daha inanıyor insan Zorba’yı okuyunca. Bizde ‘cacık’, onlarda ‘tzatziki’ (zazik). İşte böyle bir sarmal…

 

[1]
Navigasyon